24 Ağustos 2011 Çarşamba

BAVUL

Dibegünlük başladığında İstanbul'daki çok zor zamanlarımdan birindeydim. Annem işten ayrılmıştı, ablam üniversiteye devam ediyordu Ankara'da, babam her zamanki gibi yoktu. Yani zaten ayrılmışlardı. Şimdi düşünüyorum da, o tür zamanlarda bile kendimi hem de daha 17 yaşımdayken nasıl akıllı tutabilmişim aklım almıyor. Dibe vurmak üzereyken, dipten çıkmanın yollarını arayıp dibe mektuplar ve gülnükler yolladım ben bu blogla.
Şimdi 19'um, hatta ondokuzbuçuk ve yeni şeylerle beni karşılaştırmak üzere olan bir yolculuğun eşiğindeyim. Masamın üzerinde bir otobüs bileti;

LÜKS MERSİN TURİZM
Yolcu/Passenger: Andaç ÜZEL
Yol/Destination: MERSİN
Tarih/Date: 04/09/2011

hemen yanında harç ve öğrenci kimlik kartı dekontum. Ziraat Bankası onaylı. Kültablam, paketim, çakmağım, kola bardağım ve kalemler.
Hiçbir şey yokmuş gibi devam eden bir hayatın her şey değişmek üzereymiş gibi görünme şekli yani. Bilet oradan "gideceksin" deyip göz kırpıyor, dekont "benimle gideceğin resmileşti" diyor. Diğerleri standart.
Ablamın yüzüme bakınca gözleri doluyor, annem karşıma oturup artık tekrar başladığı sigarasından bir nefes çekip "gideriz yurt bakarız hemen hem zaten bir gün önceden oradayız" diyor, anneannem ve diğerleri "naber yolcu" diyor. Herkeste tuhaf bir neşe hakim, ya da bana öyle görünmeye çalışıyorlar.
Hazırlanması gereken bir sürü belge var. Yeni vesikalık fotoğraf isteniyor mesela, en sevmediğim şey de o. Fotoğrafçı ortamından apayrı nefret ediyorum. neyse artık halledeceğiz bir şekilde.
Finansbank'ın GO'suna başvuru yaptım, aile durumundan çıkması gerektiği düşüncesi içindeyim.
Annem yurda yerleşirken götürmemiz gereken şeyler hakkında bir liste yapacağımızı söyledi, anneme "yurda yerleşirken gelmene gerek yok zaten ikinci bir masraf yapmış oluruz sadece" dedim, ona her şekilde ihtiyacım olacağını söyledi.
***
Doğduğumda korkunç bir kar yağıyormuş İstanbul'da, Taksim/Cihangir'deki tüm yokuşlar ve merdibvenler kar ve buz kaplıymış, arabayı çalıştıramayınca babam yürüyerek gitmek zorunda kalmışlar hastaneye.
Gözlüğümü vapurun en üst katından aşağıya attığımda birbuçuk yaşımdaymışım Kadıköy'e geçerken.
Anneannemle İstiklal Caddesi'nin altını üstüne getirinceye kadarghezerdik ablamla birlikte. Sonra büyüdüm, o yollarda sarhoş dolaştım, damağımda İnci'de anneannemin ısmarladığı o ilk profiterolün tadıyla.
Göz ameliyatlarımın ilkini 40 günlükken olmuşum. Alman Hastanesi'nde.
İlk el ele tutuşmamı, ilk öpüşmemi aynı caddelerde yıllar sonra yaşayacağımı bilmeden koştum durdum o yollarda.
İstanbul2un dışı tabir edilen Beylikdüzü'ne bundan 4 sene önce taşındım. Binaların, alışveriş merkezlerinin dışında hiçbir şeyin olmadığı bu yer bana çok tuhaf gelmişti. sonra alıştım, sevdim. Daha çok sevip şakalar bile yaptım üzerinden. Şakalar yapıldı aynı mesafe yüzünden okul yolunda. Derse geç kaldığımda "Andaç'ın kafası metrobüsün kapısına sıkışmış hocam" bahanesi milyon kere yok yazılmaktan kurtardı beni. Müdür yardımcısı ismimi ezberledi günde 2 saatlik yolun ağırlığına dayanamayan vücudumun yorgunluğuna aldırmadan. Son sene staj yaptığım harbiye'deki radyoya mesai başlangıcından 2 saat sonra gitmekten başka hiçbir şey yapamadım. Hep geç kaldım. Herkes alıştı. Ben de alıştım.
***
Şimdi bir ucundan diğer ucuna maksimum 1 saatte gidebileceğim bir şehire yerleşiyorum. Trafik yok, insan kalabalığı yok, annem yok, babam zaten sadece telefonda ama o bile yok, ablam beni düşünecek odama girip, çay istemeyecek kimse benden misal.
Uzak olacağım biraz, 14 saat otobüsle. O kadar uzak.
***
Hayallere ulaşmak için bu sefer bavul toplama zamanı. Herkese sonsuz teşekkürler bu yolda destekleyen desteklemeyen herkese.
En büyük teşekkür Sedef'e, bir yıl boyunca tüm şifrelerimi güvenle emanet edebildiğim insana...
Hepinizi seviyorum.


2 yorum:

  1. Başka yerlere yerleşmek, 'oralı' olmak iyidir. Üniversiteyi nerede okuyorsan, bir süre sonra kendini oralı hissetmeye başlarsın, çıktığın eve bir dahaki uğrayışında 'farklılık' akar üzerinden.

    Ankara daha yakın la, Ankara'ya gel arada?

    YanıtlaSil
  2. Sen yazma bir daha ya. Yazma. Yasak sana.

    YanıtlaSil

Yazdık da ne oldu?!

İzleyiciler

Powered By Blogger